Cerrahinin Büyüsü - 2 Eğitim Fonu

1497’de bu kara parçasına ayak basan John ve Sabestian Cabot’un inatçı torunlarının yeri olan bu bozulmamış toprak parçasında geçirdiğim, hatıramda çok yer eden yazdan, kalanlar bunlardı. Cabotların torunlarının hayatta kalma mücadeleleri, kışın sadece köpekler tarafından çekilen kızaklarla, yazınsa sadece sandallarla ulaşılabilen bir topluluğun yalnızlığı, yerleşim yerlerinin isimlerine de yansımıştı: Cehennemin Ağzı, Kalıntı Koyu, Şansa Gelinir, Cuma Körfezi ve Nadiren Uğranır.

Bizim kahraman hocamız ve Notre Dame körfezi halkı için neredeyse tanrı olan kişi, Newfoundland’e ilk kez Johns Hopkins’te tıp fakültesi öğrencisi iken gelen John Olds idi. Mezuniyet sonrası, Twillingate’e dönerek 150 yataklı bir hastane kurmuş, hemşireler, eczacı kalfası yetiştirmiş ve kendi cerrahi aletlerini yapmıştı ve Notre Dame halkı ile tüm hastane ve ev bakımları için aile başına yıllık 10 dolardan daha aza anlaşmıştı. Tüm bunlar Amerika Birleşik Devletlerindeki sağlık planlamacılarının hayallerine sağlığı koruma işletmeleri fikri gelmeden 50 yıl önce olmaktaydı.

Hastane 400 mili geçkin bir sahil şeridine dağılmış yaklaşık 25000 kişinin sağlık ihtiyaçlarını karşılıyordu. 20 metrelik yüzen bir poliklinik olan Bonnie Nell, içerisinde bir röntgen cihazı, aşçı, kaptan, hemşire ve doktor barındırıyordu ve hastanenin normal günlük çalışma alanının dışında yaşayan hastaların biriken hastalıklarına şifa vermek için kıyı boyunca dolaşıyordu. Kışın bu menzil, bir köpek ekibinin ulaşabileceği, 20 mile çekiliyordu. Jerry, Arnie ve ben, ev ziyaretlerimizi, yolda buzdağlarından kaçınarak,  üstü açık bir balıkçı teknesiyle yapıyorduk. Elde Merck Manual, pruvada ayakta durup, açıkta kalan yanak ve ellerimize buz parçaları batarken, soruları genellikle hastaların yakın akrabası olan dümenciye bağırarak soruyorduk. Bu şekilde hem teşhis, hem de tedaviyi tahmin edeceğimizi ve gizli yatak başı araştırmasının utancından kurtulacağımızı umuyorduk.

Bir kişi şunu hiçbir zaman sormayacağını öğrenirdi, “Sorun nedir?” Çünkü kesinlikle karşılık olan cevap şuydu “Onun sizin bulmanız lazım.” Yerine şöyle olmalı, “Ne buluyor?” “Ah doktor, midesinde felaket bir ağrı var.” Raşitizm, iskorbüt ve çok sayıda veremle karşılaşıyorduk. Günümüzde kanserin olduğu gibi, verem o zamanın korkulu kelimesiydi. Fiilen her ev bu hastalığı görmüştü. En iyi keşifler ameliyat edilmesi gerekenlerdi. Ambulans sürücüsü, diş hekimi, aile hekimi, eczacı, röntgen teknisyeni, anestezist ve halk sağlığı çalışanları haline geliyorduk. Her şeyin ötesinde cerrahtık. Üçüncü yıl öğrencisi olarak, apendektomiler, sezaryenler ve bademcik ameliyatları yaptık, onların yanında sayısız diş çektik. Tüm bundan sonra, Harvard Tıp Fakültesindeki dördüncü senemizde yeni başlamış asistanın ilk apendektomisinde retraktör tutmak çok sıkıcı geliyordu.

Bir ameliyata başlamadan önce, Dr.Olds teşhisimizi onaylamak için “eğitim fonu” dediği bir kutuya bir çeyrek atmamızda ısrar ediyordu. Sadece teşhis doğru olduğunda, paramızı geri alıyorduk. Kutu tabi ki çok hızlı doluyordu. Bir gün Dr.Olds’a bu fonun oluşturulmasının amacını sordum. “Oğlum, bu iş senin eğitimin için. Böylece bir daha aynı lanet aptal teşhisi yapmamayı hatırlarsın!”

Her zaman az konuşan biri olarak, Dr.Olds yeni Twillingate rıhtımının açılışının onur konuşmacısıydı. Programdaki sırası, bölgenin din adamlarından iş adamlarına birçok kişisinin yeni rıhtımın bu balıkçı toplumuna ne güzel şeyler katacağına yönelik uzun ve dokunaklı konuşmalarından sonra geldi. Dr.Olds’un sırası geldiğinde, kürsüye çıktı ve “Bu rıhtım için söylenmesi gereken her şeyin gerçekten söylendiğinde inanıyorum,” dedi ve oturdu.

Cerrahinin Üç Boyutu

Şimdi Nadiren Uğranır’ın topraklarına yaptığımız bu unutulmaz gezintiye tuttuğumuz uzak aynayı bir kenara bırakalım, el büyütecimizi alalım ve keşfedelim, ayrıntısıyla bir cerrahın hayatının büyüsünü, çekici hayatı, ne zaman ne de coğrafya tanıyan vücut, zihin ve ruhun hayatını.
Vücut

Fiziksel hareket ile başlayalım – ameliyat odasındaki projelerle. Mesleğimizin adı Yunanca manasıyla “el ile çalışmak”tan gelmektedir,  Hipokrat zamanından beri başarıyla eşdeğer olan bir aktivite. Dört yüzyıl sonra, tam bir Romalı olan, Celsus hastayı tedavi etmek için üç yol olduğunu belirtti: beslenme, ilaç ve cerrahi, ama sadece cerrahi işe yaramaktadır.1

Cerrahi işe yarar ve işe yarayan şeylerin parçası olmanın peşinde koşarız. Onunla gelişiriz ve onunla besleniriz; ameliyat yapmak hastayı onardığı, yenileştirdiği gibi cerrahı da onarır ve yenileştirir. Bir cerrah, yemek, içmek, uyumaktansa ameliyat odasında projesi üzerinde çalışmayı yeğler.

Bir projenin beş özelliği vardır. İlki, bir başlangıcı, bir de sonu vardır. Geriye dönüp bakabileceğiniz gibi, ileriye de dönebilirsiniz. Organlarla çalışmayı, kurumlarla çalışmakla kıyaslayın. Bürokratik işlerin başlangıçları vardır, ama nadiren iyi belirlenmiş sonları bulunur. İki istisnası inşaat projeleri ve krizlerdir ki, bittiklerinde veya geçtiklerinde yöneticilerine bitmeyen komiteler ve konferanslar bataklığından kurtardığı için mutlu ederler.
İkincisi, cerrahın projesi birkaç saat içerisinde tamamlanabilir. “Ciltten cilde” kısa süresi içerisinde bir insanın başarabileceği, yarısı kadar değerli, bu kadar memnuniyet verici ve bu kadar süreklilik arz eden bir şey düşünebiliyor musunuz? Ameliyat uzun sürdüğünde cerrahlar sabırsız olurlar. Larry Barrows isimli eski bir üçüncü yıl tıp öğrencisi, bir keresinde kapalı bir cumartesi gününü hikâyesini aldığı ve fizik muayenesini yaptığı bir hastanın beyin cerrahisi ameliyatını seyrederek geçirdiğini anlatmıştı. Beklenenden çok zor olduğu ortaya çıkan vaka için başka sorumluluğu yoktu: genel nezaket kuralları unutulmuş, ameliyat uzamış ve 12. saatin sonunda cerrah tarafından azarlanmaktan kurtulmuş neredeyse tek kişi olarak bizim tıp öğrencisi kalmıştır. Sonunda maskesini çıkarıp esmer tenini gösterdiğinde, arkadaşım cerrahın kükremesini duyar “Ve dahası genç adam, bir daha ki sefere benim ameliyatımı seyretmeye geldiğinde, tertemiz traşlı olmanı istiyorum.” “Efendim” der Barrows, “Buraya geldiğimde tertemiz traşlı idim.”

Projenin üçüncü özelliği üzerinden gelinmesi gereken strestir, mesela çözülmesi gereken bir sorun. İki yüzyıl önce Londra, İngiltere’den John Collins Warren ameliyat yapmanın bu yönüne ilişkin babasına şu şekilde yazıyordu:

Bir zamanlar cerrah olmayı isteyip istemediğimi sorduğunu hatırlıyorum… O zamanlar bir ameliyatın zorlukları hakkında yeterince fikir edinecek tecrübe edinmiştim, ama keyfini hiç görmemişim: Şimdi iyi bir ameliyatta Euclid problemlerini başarılı bir şekilde çözdüğümde aldığım keyfi görüyorum, - bildiğim her şeyin ötesinde bir keyif.2

Bir projenin dördüncü boyutu ise, bir dağa tırmanmaktan bir müzik aleti çalmaya kadar tüm haz duyulan zamanların ortak özelliği olan odaklanılmış faaliyettir. Cerrahlar bir seferde bir hasta ile bir organ ile ve bir kanayan ile uğraşırlar. Dıştan gelen uyarılar dışarıda kalırlar. Disiplin ve odaklanma bir cerrahın proje dünyasının boyutlarıdır. Üç örnek: Bir zamanlar sahra hastanesinde çalışırken koter kablosu kısa devre yaptı ve yanımda duran Britanyalı uzmanlık öğrencisinin önlüğü yanmaya başladı. Alevler neredeyse çenesine ulaştığı anda dahi soğukkanlı bir şekilde Deaver retraktörüne asıldığını hayretle izledim. Ancak o zaman masadan uzaklaşarak ateşi eldivenli elleriyle söndürmeye çalıştı. Bu noktada ameliyat hemşiresi uyardı, “Jones, kendini kirletiyorsun. Tekrar üstünü değişmen gerekecek!”

Oxford’da Kraliyet cerrahi profesörü (regius professor) Philip Allison’ı seyrettiğimi hatırlıyorum, ayağı bir düğmenin üzerinde, basıldığında oda içerisinde üzerinde “SESSİZLİK!” yazan büyük bir işaret lambası yanardı. Dışarıda bombalar düşebilir ve cerrah sessizliği arzulamaktadır, ama elindeki proje hariç hiçbir şeye önem vermeden ameliyatına devam eder.

Müteveffa Prof Ian Aird, Gasr el Abid sahra hastanesinde ameliyat yaparken, İkinci Dünya Savaşının Kuzey Afrika safhasında dışarıda bombalar düşüyordu. Tarafsız bölge net bir şekilde belli değildi ve hastane çadırı herhangi bir zamanda hattın iki tarafına da düşebiliyordu. Profesör Aird yaralı bir Alman komutanı ameliyat ederken, ameliyathane çadırına giren Mareşal Rommel’den başkası değildi. Aird’in sözleri:

Garip ve muhtelemen eşsiz bir görüntüydü – Britanyalı doktorlar tutsak, Alman subaylar artık küstah değil, Britanya kanı veriliyor, Alman kanı akıyor, Britanya top mermileri Alman tanklarının üzerine düşüyor….3

Cerrah gürültüyü azaltmak için tankları çadırdan biraz uzağa almanın mümkün olup olmadığını sordu ve Mareşal Rommel, Çöl Tilkisi, Panzer grubunu 200 metre uzağa hareket emrini verdi.

Cerrahın projesi ile ilgili beşinci ve son boyutu ise sorumluluk halinin önemidir. Tüm takım oyunu sözlerine rağmen, cerrahi şahsi bir faaliyettir ve bu özellik hızlı hareket etmek gerektiğinde daha belirginleşir. Bir acil durumda, kafa karışıklığı işin içine karışan insan sayısının küpüdür (N3). (C.A.H. yayınlanmamış bilgi, 1969) Seltzer, Ölümcül Dersler4 isimli kitabında, aşağıdaki gözlemi yapıyor:

Ve şimdi yalnız. Yaranın başında ne kadar çok kişi olursa olsun, kaç kişi onu takdir ve teşvik ederse etsin, bu kesiyi yapan, bu zor işin altına giren odur. Ve korkuyor, çünkü biliyor ki kestiği karının değerine, paha biçilemez ve yerine konulamaz.
Bizler bu hukuki saldırıyı yapma konusunda hak tanınanlarız. Bizler sorumlu kararları verenleriz. Bizler ameliyat iyi gittiğinde yakınlarına anlatırız ve bizler iyi gitmediğinde yakınlarının ellerini tutarız. Bizler başarıya alışmışız. Meslektaşlarımız bunu bilir ve zaman zaman bizleri yenemeyeceğimiz bir düşmanla karşı karşıya getirirler. Ama ne yapabileceğimizi ve ne yapamayacağımızı biliriz. Macaulay’in Köprüdeki Horatio’sundaki dizeler bize ihtiyatlı olmamızı hatırlatır: “Geride olanlar ‘İleri’ diye bağırdı ve ileride olanlar ‘Geriye’ diye.” Lamar Soutter “Çarpışmayan bir kişinin cesareti ile söylenmiştir,” der.

Winston Churchill cerrahın hayatındaki sorumluluk hali gerekliliğini doğru anlamış ve belirlemiştir; 10 Temmuz, 1951’de büyük bir dinleyici kitlesine beyan etmiştir:

Onursal olarak cerrahi ve tıp sanatlarını icra edebilirim. Her iki meslekte ciddi bir insan kıtlığı olmadığı sürece, size şahsımı fazla zorlamam. Bu zor zamanlarda hiç şüphe yok ki, beni kenarda tutmak sadece mesleğe değil, serbest topluma da bir nefes aldıracaktır. Bir acil durum ortaya çıktığında, hangi yararlı alana öncelik vermem gerektiğine dair son kararımı vermiş değilim. Yaratılıştan ince işe ve risk almaya meyilli olduğumdan, cerrah rolünü seçeceğim düşünülebilir.5


Winston Churchill (1874-1965)

John Olds (1904-1985)

Yorumlar

Popüler Yayınlar