Ah Bir Yiyebilsem

Her gün üç kez yemek masasına oturuyoruz. İnsanın hayatını idame ettirmesinin ötesinde, yemek yiyebilmek bir sosyal faaliyet. Önemli günlerimizi beraber yemek yiyerek kutluyoruz. Hayır işlemek istediğimizde fakir fukaraya yemek veriyoruz. Arkadaşlarımızla sohbet etmek için, hadi beraber bir yemek yiyelim diyoruz. Yani yemek 25 cmlik yemek borusundan (tıbbi adı özofagus) sıvı ve gıdaların geçmesinden çok öte bir şey.

Akciğer, akciğer zarı kanserleri, kapalı ameliyatlar gibi konularda da birçok hastaya hizmet vermekle beraber, bunca yılın sonunda Allah’ın bana başka bir yol daha çizdiğini görüyorum.

Çünkü biraz sonra hikayelerini anlatacağım hastaların hikâyeleri çok dokunaklı…

Yemek borusu kanserine yakalanmamak için önce sigara belasından kurtulmak lazım. Çünkü sigaranın zehirli dumanı geçtiği yollarda kanser riskini ciddi oranda arttırıyor. Dudak, ağız, dil, gırtlak, akciğer, dumanın bir kısmını yuttuğumuz için yemek borusu, sonrasında sigaradaki zehirli maddeleri temizleyen böbrekler, mesane. Bu organlar sigaranın doğrudan saldırısı altındalar. Ama her hasta olan sigara tiryakisi değil.

Son yıllarda özellikle boyun bölgesine yerleşmiş çok sayıda yemek borusu kanseri hastası görüyorum. Bu tümörlerde tedavi olarak kemoradyoterapi uygulanıyor. Bunun sonucunda bazı hastalarda tümör tamamen yok oluyor, ama tümör ve çevre dokular yandığı için yemek borusu tamamen tıkalı olarak iyileşebiliyor veya ciddi darlıklar görülüyor. Bu durumda hastalar mide tüplerinden besleniyor. Mide tüpü insanı çok rahatsız ediyor, çünkü etrafından akıntı veya kızarıklık olup ağrıya neden oluyor. ABD’de çalıştığım dönemde hastalar bu tüplerden hiç rahatsızlık ifade etmezken, ülkemizde memnun olan kimseyi görmedim. Biz muhafazakâr milletiz, insanın abdestini, özel hayatını etkiliyor, kim olsa rahatsız olur.

28 yaşında bir öğretmen hanım geldi. Anne babasının gözleri yaşlı, kardeşleri tedirgin. 1 yıl önce yutak bölgesinin alt tarafında yemek borusu kanseri gelişmiş. Kemoradyoterapi almış ve yemek borusu kapanmış. Son 8 aydır hiçbir şey yiyemiyor, içemiyor. Midesindeki tüpten besleniyor. Birkaç sefer ağızdan girerek yukarıdan açmaya çalıştık, olmadı. Biz ağızdan, genel cerrahi de karından endoskop ile girişim yaptı. Ve röntgen görüntüsü altında zor da olsa bir yol oluşturduk. Açıldı dediğimde anne ve babasının gözyaşlarını unutmak mümkün mü? Son kontrollerde neredeyse 20 kilo almıştı…

Yukarıdaki hasta ile aynı gün aşağıdaki hastayı da almıştık.

30 yaşını yeni dönmüş bir hanım eşiyle geldi. Yine yemek borusunun girişinde kanser gelişmiş, büyük bir üniversitede kemoradyoterapi görmüş. 1,5 yıldır ağzından su dahi geçmiyor. Açılmaz bu demişler, bir ümit gelmiş. Yine ağızdan denedik olmadı. Aynı yöntemi denediğimizde çok ince bir dokunun yemek borusunu tıkadığını gördük ve ilk denemede açtık. Yukarıda eşine açıldı, artık yiyebilir dediğimde gözyaşlarıyla boynuma sarıldı, ne dualar etti ve o gülmeyen aile gitti, yerine bambaşka insanlar geldi.

Bu iki hastanın yemek boruları açıldığı gün hayatımın en mutlu günlerinden biriydi.

Bunlar başarılar, ya üzüntüler?

Çok sevdiğim iki kızkardeş var. Dört kızkardeşin ikisi. Birincisi 6-7 yıl önce yemek borusunun girişindeki kanser nedeniyle kemoradyoterapi görmüş ve o gün bugündür yemek yiyemiyor. Denemedik şey kalmamış.

Bu arada ondan iki yıl sonra diğer kızkardeşi yemek borusu kanseri oluyor. İlk geldiğinde herhalde ablasını düşünerek, biraz tedirgin ama metanetli bir görünüm sergilemişti. Allahtan kanser yemek borusunun altında yerleşmişti ve yayılmamıştı. Ameliyat ettik ve bir hafta sonra 5.yılını tamamlıyor. Allah bu dirayetli, sakin karakterli hanımın yüzüne gülmüştü.

Yukarıdaki iki hasta başarılı olunca 6-7 yıldır bir şey yiyemeyen kız kardeşe de aynı yöntemi denedik. Zorladık, zorladık ama nafile, taş gibi olan doku açılmadı… Üstüne bir yırtık oluştu ve boyundan küçük bir ameliyatla tedavisi gerekti. Açılmadığını söylediğimde kendisi, eşi ve kardeşlerinin yüzündeki hüznün bir kat daha ağırlaştığını hatırlıyorum. Ama o güzel yüzlü hanımın her zaman ki mahzun ve ürkek bakışını, bir gün gülümsemeye çevireceğimiz ümidini taşıyorum.

Yemek borusu kanseri boyunda yerleştiğinde ne stent (çünkü soluk borusuna baskı yapıyor), ne de ameliyat (ameliyat ile soluk borusunun üst kısmını da çıkarmak gerekiyor ve hasta konuşamıyor) işe yarıyor. Yemek borusu tam kapanmamış hastalarda genişletme ile bir yol oluşturuyoruz, ama tam kapanan hastalarda elimizdeki seçenekler çok fazla değil.

Biz de çok güzel bir dua vardır,

“Allah kimseyi açlıkla imtihan etmesin” diye…

Değerli hocam ve çok kıymetli bir hekim olan Prof.Dr.Nurdan Tözün ikramı çok severdi. Rahmetli babasının kendisine “Seni ziyarete gelen kimseyi aç gönderme!” dediğini söylediğinde çok etkilenmiştim. 

Bizlerde inşallah bizi ziyarete gelen hastaları yemek yiyerek gönderebiliriz… 
ABD'de çok güzel faaliyetler var. Bunlardan birisi de yemek borusu kanseri farkındalık ayı... Bu nadir hastalıklar öksüz (orphan) olarak adlandırılıyor oysa sahiplenilmeye ihtiyaçları var.

Yorumlar

Popüler Yayınlar