Popüler Sağlık Konularına Aykırı Cevaplar

Dünyada ekonomik kriz dönemlerinde dahi küçülmeyen tek bir sektör var. O da sağlık sektörü… Çünkü hasta olduğumuzda veya yakınımız hasta olduğunda gözümüz hiçbir şey görmüyor. Yaşama içgüdüsü…

İnsanoğlu sağlık konusunda böyle bir heyecan yaşayınca, durumlar suiistimale çok açık hale geliyor. Ekranlarda veya internette sağlık konusunda tam bir bilgi çöplüğü oluştu ve herkesin bir şeyler söylediği veya yazdığı Vahşi Batı durumunu yaşıyor dünya… İnşallah bizlerde bu kervanın içinde yer almayız.

Bilimsel veriye dayanmak dışında yapabileceğimiz bir şey yok. Gelin bazı konularda bilindik veya çok tekrarlanan retoriklerin karşısındaki argümanlara kulak kabartalım;

Ne deniyor;

“Kolesterol ilaçları kötüdür, şeker felakettir, ilaç firmaları dünyayı kandırıyor, yağ iyidir, herkes hayvansal yağ, tereyağı yesin, ilaç kullanmayın vs.”

Bunu sadece ülkemizde değil, dünyada da dile getirenler var.

Allah bize akıl vermiş, biraz düşünelim, her şeye ilk bakışta inanmayalım diye. Doğrudur, kolesterol ilaçları milyar dolarlık endüstri. İnanılmaz güce sahip büyük ilaç firmaları. Ama sizinle bazı objektif veriler paylaşacağım.

1970’lerde ABD’de obezite sıklığı %5’lerin altında idi. Yaşam beklentisi ise 70 yaş civarında. 2015’te ABD’de obezite sıklığı %25’in üzerine çıktı, diyabet arttı, yaşam beklentisi ise 80’e dayandı. Benzer trend bizim ülkemizde de var. Eskiden “Yaş yetmiş iş bitmiş” çok sık kullanılan bir sözdü… Şimdi 70 yaş çok yaşlı görülmüyor…

Tüm bu gelişmelere rağmen, dünyada bir numaralı ölüm sebebi hala kalp-damar hastalıkları. Peki obezite, diyabet, kan kolesterol miktarları vs artmasına rağmen neden daha uzun yaşıyoruz?

Aykırı cevap 1: Çünkü 30-40 yıl öncesine göre daha iyi tansiyon kontrolü sağlıyoruz, aspirin gibi kan sulandırıcılarını leblebi gibi içiyoruz, kolesterolümüzü normalleştiriyoruz, şekerimizi ilaç veya insülin ile normal düzeyde tutuyoruz. Üstüne bir de gelişen kardiyolojik yöntemleri (stentler vs) ve kalp cerrahisi ameliyatlarını ekleyin. Kapalı yerlerde sigaranın yasaklanması çok önemliydi. Dolayısıyla tartışılan ilaçların neredeyse tamamı yaşam süresini uzatan ve yukarıda sıraladığım önlemlerden kaynaklanan bu şifalı çorbanın içindeki baharatlar diyelim. Bu baharatların dozu bazen kaçabiliyor mu? Evet… Sakın bu ilaçlara bu kadar muhalefetin ardında, bir tane dahi ilaç üretemeyişimiz olmasın!!! 2 milyar dolar ciro yapan kolesterol ilacını Türk bir firma üretiyor olsaydı acaba nasıl bir tavır alırdık…

Gelelim bir başka konuya. İlaçlara tamamen karşı olmak veya bitkisel, yani doğal maddeler kullanarak vücudu sağlam tutma meselesine…

Hepimizin arabası var. Türkiye’de ortalama araba değiştirme süresinin 4 yıl olduğu gösterilmiş. Niye? Çünkü araba eskimeye başlıyor ve biraz sıkılıyoruz. Vücut eskimiyor mu? Hem de nasıl…
Unutmayalım ki kalp günde yaklaşık 100000 kez (70/dk X 1440dk) atıyor. Günde… O zaman bazı desteklere ihtiyacı var. Biz bu desteklerin önemli bir bölümünü gıdalardan sağlıyoruz. Ayrıca sağlıklı beslenir, uykumuza dikkat eder, düzenli ve egzersizi de öne alan bir hayat yaşarsak, bunlarda bizi koruyor…

Ama bir de doğal yaşlanma süreci var. Ne kadar sağlıklı olursak olalım, insanların damarları 60 yaşına geldiklerinde sertleşiyor. 60 yaşı geçenlerin yarısı tansiyon hastası oluyor. Kalbimiz yoruluyor. Ne yani yine bitkisel ilaçlar kullanıp, tansiyon hapı almayacak mıyız? Doğrudur sarımsak yemek, tuzu kesmek neredeyse yarım tansiyon hapı yerine geçiyor, ama ilaç dediğimiz şey de bitkisel maddelerin yoğunlaştırılmış hali değil mi?

Aykırı cevap 2: Herkesin vücudu farklı yaşlanıyor, çünkü bambaşka hayatlar yaşıyoruz… Çok farklı genetik miraslara sahibiz. O zaman insan vücudunu kendisi tanıyacak, ne kadar yaşlandığını, ne zaman ilaca ihtiyacı olduğunu biraz kendi belirleyecek. İlaç kullanmamak için direnmek bir böbürlenme vesilesi olabilir, ama arabasını her 10000’de bakıma götüren kişinin koruyucu olarak ilaç kullanmaması mantığa aykırı gelmiyor mu?

İnsanın kendi vücudunu tanıması her şeyin başı… Bunun için bir başka kişinin sizin vücudunuzla ilgili kestiği ahkâmlara çok da kulak asmayın, bilimin gösterdiği yoldan da ayrılmayın…

ABD'de 2010 yılındaki obezite oranları. Eyaletlerin hepsinde %15'in üstünde.

1997 yılında gördüğümde dünyayı kimin yönetebileceğine dair kafamda şimşeklerin çaktığı New York 42. caddedeki ünlü  Pfizer binası.

Yorumlar

Popüler Yayınlar