ABD ve Batı Düzeni - Mucize
İnsanın
başına bazen tahmin edilmeyecek olaylar gelir. Meşrebinize göre buna doğa
kanunu, tesadüf, mucize veya lütuf diyebilirsiniz. Ben çoğunu mucize kabilinden
kabul ediyorum. ABD maceramdaki en kritik aşama bu mucize sayesinde oldu.
6
Kasım 1998’de New York’a gittim, orada yaşayan ve Young and Rubicam’da çalışan
lise arkadaşım ile 42.caddede buluştum. Yaklaşık 11 saatlik uçak yolculuğundan
sonra saat 4 gibi (Türkiye’de gece 11) New York’a inmiştim. Arkadaşımın New
Jersey’deki evine ulaştığımızda akşam 9 olmuştu ve 7 Kasım’da sabah 11’de
Sugarbaker’la, sonra Swanson’la mülakatım vardı. Sağolsun lise arkadaşım beni
çok iyi ağırladı ve kısa bir geceyi takiben sabah 8 uçağı ile Boston’a uçtum.
40 kişilik American Eagle uçağıyla. Boston’a indikten sonra metroyla kısa
sürede Brigham hastanesine ulaştım ve sonradan çok iyi arkadaş olacağım yarı
Lübnan asıllı Dana yaklaşık 1 saatlik beklemeden sonra beni Dana Farber Kanser
Enstitüsünde Sugarbaker’ın bürosuna çıkardı. Hayatımda ilk kez mülakata
girecektim ve mülakat yapacağım kişi Harvard Tıp Fakültesi profesörlerindendi.
Sugarbaker’ın odasına girmek üzereyken dualar okuyor, ne ile karşılaşacağımı
hayal etmeye çalışıyordum. Ve sonunda karşılaştım. Bakışları ve kararlılığıyla
insanı ilk anda müthiş derecede etkileyen, 130 kilo ve 180 cm boyunda bir adam.
Mülakattan hatırladığım bana ne olmak istediğimi sordu ve genel cerrahi yapıp
yapmadığımı sordu. ABD’de göğüs cerrahı olabilmek için önce 5 sene genel
cerrahi yapmak gerekiyordu. Genel cerrahi yapmadığımı duyunca başını
memnuniyetsiz bir şekilde salladığını hatırlıyorum. Mülakat bence başarısız
olmuştu. Sugarbaker bölüm başkanıydı ve onun gözünde yetersizdim. Daha sonra
Swanson ile görüştüm ve özellikle İngilizce seviyem nedeniyle Swanson’da iyi
bir etki bıraktım. Yine de parayı onaylayacak adam Sugarbakerdı ve Swanson bana
geri döneceklerini söyleyerek herhangi bir cevap vermedi. İşim 1 gibi bitti,
uçağım 4’teydi ve Boston şehir merkezine indim. Mutsuzdum ve içimden Allah’ım
ne olur yardım et diye dua ediyordum.
Duaların
kabul edilip edilmediği bu gibi durumlarda ortaya çıkıyor. Yine 40 kişilik
küçük uçakla uçacaktık ve Boston’dan New York’a, her saat hem Delta, hem de
American Airlines uçuyordu. Uçağa bindim ve en arka sıra köşeyi bana
verdiklerini görünce check-in görevlisine bir küfür salladım. Uçak hala
kakmamıştı ve yanımdaki koltuk hariç uçak doluydu. İşte o sırada mucize
gerçekleşti…
Uçağın kapısı kapanmak üzere iken son yolcu olarak Sugarbaker’ın kapıdan girdiğini gördüm. Yavaş yavaş yanıma geldi ve hayretle bana baktı. Yeri yanımdaki koltuktu. New York aktarmalı Atina’ya uçacakmış. 1 saat boyunca esas mülakatımı orada verdim. Türklerin özelliklerinden Kürt meselesine kadar her şeyi sordu. İnerken:
“
Bu ne tesadüf… Eğer sadece göğüs cerrahisi yapmak istiyorsan seni iyi bir göğüs
cerrahı olarak yetiştireceğiz” diyerek başvurumu kabul edeceklerini ima etti.
New
York JFK havaalanından bindiğim A metro hattındaki yolculuğum boyunca
gözyaşlarımı tutamadım. Allahın mucizesi bu olsa gerekti. Sugarbaker daha sonra
beni her gördüğünde;
“Big
guy is watching you – Tanrı seni koruyor” demeye başladı. Düzenli kiliseye
giden bir adamdı.
Bu
mucize bütün hayatımı değiştirmiştir ve bu olayın üzerinden 12 yıl geçtikten
sonra, Mayıs 2011’de Sugarbaker ile İstanbul’da akciğer zarı kanseri üzerine
Marmara-Harvard işbirliği ile ortak sempozyum düzenledik. 2014 yılında Amerikan
Göğüs Cerrahisi Derneği başkanı olan Sugarbaker’ın elinden üyelik beratımı
aldım ve derneğe üye kabul edilen ilk Türk Göğüs Cerrahı ünvanını aldım.
Yukarıdakine
benzer olumlu ve olumsuz bir çok olay yaşadım. Hepsinin bir nedenle oluştuğuna
kalpten inanıyorum…
Benin
inandığım kitapta muhteşem bir ifade var:
2014'te Sugarbaker'ın elinden üyelik sertifikamı alırken...
Yorumlar