Sağlık ve Ticaret
Tıp Fakültesinde hepimize öğretilen prensiplerden birisi
sağlığın bir insan hakkı olduğu idi. Çok yerinde olan bu prensibin en önemli
özelliği, insanın kafasında para kaygısı olmadan kaliteli ve yaygın sağlık
hizmetine ulaşabilmesidir.
En iyi ve insani sağlık hizmetinin Kuzey Avrupa ve İskandinav
ülkelerinde olduğu ifade edilirdi. Evvelsi gün gördüğüm Kopenhag’da buna şahit
oldum. İnanılmaz bir sosyal refah ve kaliteli kamu hizmeti herkese yansıyordu.
Bir diğer argüman ise ABD’deki sağlık hizmetinin kötü olduğu ve tamamen
ticarileştiği yönündeydi.
Ülkemizde ise özellikle 1990’larda başlayan özel sağlık
hizmeti, devletin sağlık hizmetlerinin yetersizliği ve toplumdaki ihtiyaca
karşılık verememesi, zenginleşmenin doğal sonucu olarak talep edilen kalite
nedeniyle hızla yaygınlaştı. Geldiğimiz noktada ülkemizdeki sağlık hizmetinin
neredeyse %40’ı özel sağlık kurumları tarafından veriliyor. Daha önemli bir
veriyi yazalım. A grubu dediğimiz en büyük ve özellikli ameliyatların %80’i
artık özel sağlık kurumlarında yapılıyor.
ABD’de acile gittiğinizde kimse size sigortanızı sormaz,
herkes alacağı hizmeti alır, sonrasında fatura evinize gelir ve borcunuz son kuruşuna
kadar takip edilir. Gerçekten ödeme gücünüz yoksa, faturanız Medicare-Medicaid (bizdeki SGK)
fiyatlarına düşürülür ve taksitlendirilir. Örnek vermek gerekirse yurt dışından
gelen bir hastaya 100 dolar olarak faturalandırılan kan sayımı, Medicare için
3-4 dolara yapılmaktadır.
…
Bizler klasik eğitim aldık. Yani hekimin ve sağlığın ticari bir
meta olamayacağını öğrendik. Peki, geldiğimiz noktada, ülkemizde ve dünyada bu
ne kadar geçerli?
Özellikle sosyal demokrat görüşteki kişilerin özendiği ve örnek
aldığı Kuzey Avrupa ve İskandinav devletlerinde sağlık ne kadar ticari? İlk 20’deki
ilaç firmalarını sayalım mı?
Dünyanın bir numaralı insülin üreticisi Novo Nordisk
(Danimarka), Sanofi (Fransa), Glaxo Smith Kline (İngiltere), Astra Zeneca
(İngiltere), Bayer (Almanya), Boehringer Ingelheim (Almanya). Kalan 14’ü ABD’de…
İlk 10’daki en büyük sağlık teknolojisi firmalarına bakalım
mı?
Siemens (Almanya), Philips (Hollanda), Fresenius (Almanya).
Kalan 7’si ABD’de…
İki grup hastane var, kar amacı güden ve kar amacı gütmeyen.
Kar amacı gütmeyenler vakıf hastaneleri, ama onlarda zarar etmeme üzerine
çalışıyorlar. Dünyanın teknoloji açısından en gelişmiş ilk 30 hastanesinde Asya
ve ABD’den bir çok hastanenin ve Türkiye’den bir hastanenin yanı sıra aşağıdaki
hastanelerde var.
Chesterfield, Bristol Hastanesi (İngiltere), Vale Hastanesi,
Güney Galler (İngiltere), Guy ve St.Thomas (İngiltere), Asklepios Klinik
Barmbek, Hamburg (Almanya).
İlaç, sağlık teknolojisi ve hastane zincirleri firmaları
cirolarının %1’ini bağışlasalar bugün dünya üzerinde az gelişmiş ülkelerde enfeksiyon
diye bir şey kalmaz!
…
Sisteme geniş bir açıdan baktığınızda şunu görüyorsunuz.
Kuzey Avrupa ve İskandinav ülkeleri, ticaret ve bilimden biriktirdikleri
paraları ve sermayeyi kendi halklarının refahı için harcıyorlar. Peki, bizde
böyle bir sermaye veya para var mı? Maalesef! Borç alarak büyüyoruz. Bunda
ticaret yapan ve para kazanana yıllarca kötü gözle bakılmasının ve biraz
palazlanan eşraf ve ticaret kesiminin ülkenin karışıklık ve rejim sorunları
nedeniyle devamlı baskılanmasının payı büyük. Günümüzde ise özel sektör
istediği gibi at oynattığı için aldı başını gidiyor. İpin ucu sülük tedavisi
hastanesi açacak kadar kaçtı!
…
Düzgün hekimlik eğitimi almış, ama aynı zamanda hayatını
kazanmak zorunda olan bizler ne yapacağız?
Devletin sınırlı gelirine mi teslim olacağız?
Baktığımız hasta sayısını takip edip, uyarı gönderen özel
hastane patronlarının çalışanı mı olacağız?
Unvan almanın bu kadar kolaylaştığı bir ortamda kalitenizi
nasıl göstereceksiniz?
Teknolojiyi ne kadar kullanacağız?
…
Hekimlerin mesleklerinin eğitimi, icra etme tarzı, teknoloji
ile ne kadar entegre olacağı ve nasıl değişeceği konusunda ciddi düşünmeleri
gerekiyor. Bize öğretilen klasik nosyonların insani olmakla beraber
sürdürülebilir olup olmadığına kafa yormamız gerekiyor. Aksi takdirde hızla
gelişen ve global büyük sermaye tarafından domine edilen bu sektörde, çok uzak
olmayan bir gelecekte robot doktorlar yerimizi almaya başlayacaklar.
Rahmetli babamın söylediği bir sözle bitirelim;
“Sağlık, eğitim ve altyapı hizmetleri devletin gücünün ve
gelişmişliğinin bir yansımasıdır.”
Bu doğru bakış açısını nasıl yeni teknoloji ile birleştirip günümüze taşıyacağız onun yolunu bulmamız lazım…
Pittsburgh'da yürürken gördüğüm bir reklam panosu. Jefferson Bölge Tıp Merkezi, Kalp Enstitüsü reklamı. Reklamda şöyle yazıyor. Dr.Song Park, "Tecrübe Önemlidir"...
Yorumlar