Siz Hangi Gruptasınız?
Temelde iki grup insan var.
Birincisi insanların ne kadar kötülük yaparlarsa yapsınlar,
özde iyi olduklarını ve iyiye evrilmek için her zaman bir umut olduğunu
düşünenler.
İkincisi ise insanların temelde sadece menfaatleri için iyi
olduklarına, güç, para ve çıkar için veya menfaatleri tehlikeye girdiğinde
kötülük yapmaktan kaçınmayacağını düşünenler.
Son zamanlarda şahit olduğum, yaşadığım birçok olay benim
gibi kronik birinci grup adamını dahi ikinci gruba yaklaştırıyor. Neden mi?
Birinci grupta olanlar kötü yöneticilik yapıyorlar. Zamanı
geliyor güvenilmeyecek insanlara güveniyorlar. Söylenene inanıyorlar. Kadir
kıymetini bilmeyecek kişilere iyilik yapıyorlar. İnsanların yapılan iyi işler
için olumlu duygular besleyeceğini düşünüyorlar.
Maddi varlıklarını kaptırıyorlar. İhtiyaç belirten kişiye
güvenip ona maddi yardımda bulunuyorlar. Aile çevresi, yakın çevre olsun,
varlıklarını dağıtmaktan geri durmuyorlar. Dağıtmaktan ve insanların
sevindiğini görmekten mutlu oluyorlar.
Bu karakterde bir akademisyen, meslektaşlarına çalışmaları
için yardım ediyor. Gerektiğinde çalışmalarını hediye ediyor, akademik hayatta
yükselmesi için omuz veriyor. Öğrencisinin başarısından gurur duyuyor, içini
açan bir heyecan hissediyor.
Dünyanın gerçeklerinden uzak, Polyanna gibi yaşıyorlar.
Dünyadaki bunca kötülüğü, zulmü ve insanların birbirine olan hırs ve kinini
görmelerine rağmen işlerin düzelebileceğini düşünüyorlar. Hele bu karakterde
bir doktorsanız, 45 dakika süresince kalp masajı yapılan bir hastanın hiç beyin
hasarı olmadan döneceğini ümit etmek gibi bir şey bu. Kaç binde bir ihtimal
düşünün artık!
İkinci grup ise dünyaya daha uyumlu insanlardan oluşuyor.
Moda tabirle survivor insanlardan!
Yöneticilik yaptıklarında, insanları birbirine düşürerek, kendi
ikballerini sağlıyorlar. Biraz kafaları çalışıyorsa insanlarla karşılıklı fayda
ilişkisi kuruyorlar. Kantarın topuzunu iyice kaçırdılarsa, tek taraflı, nalıncı
keseri tarzı bir ilişki kuruyorlar. Ama kendilerine risk oluşturacak veya
destek olacak kişilerle iyi ilişkiler kurdukları için hayatta kalıyorlar,
güçlerini koruyorlar.
Maddi yardım yapıyor gibi görünüp, kendilerini öne çıkaracak
yardımları yapıyorlar. Üç kuruşluk yardımı, dünyaları vermiş gibi
gösteriyorlar. Çevrelerindeki ihtiyaç sahiplerini görmüyorlar. Küçücük bir
menfaat, rahmetli babamın söylediği gibi bazen basit bir yemek için, hemen
taraf değiştirebiliyorlar.
Başkalarının emekleri üzerinden yükselmekte, ahkâm kesmekte
beis görmüyorlar. Basit bir kazanımı büyük bir başarı olarak pazarlayabiliyorlar.
İnsanları buna inandırıyorlar. Kendilerine risk oluşturan kişilerden rahatsız
olup, önlerini kesmek için her şeyi yapıyorlar.
İnsanları kendileri gibi gördükleri için çok defansif bir
duruş sergiliyorlar ve zarar almadan kurtuluyorlar. Çünkü gelebilecek tehlikeyi
iyi seziyorlar. Güç ellerine geçtiğinde de, risk oluşturacak, kendilerinden
zayıf kişileri ezmekten, yok etmeye çalışmaktan hiç çekinmiyorlar.
Bu liste uzar…
Birinci gruptaki insanlardan dünyanın her yerinde az sayıda var.
Batılılar arasında bilimsel bilgi paylaşımı (Altruizm), malını mülkünü vakfetme
(filantrofi) ve hocalık yapma (mentorship) gibi ilk grup insanı özellikleri,
bizden daha gelişmiş ve kıymet atfediliyor. Tabii ki önceliği soydaş, dindaş ve
arkadaşlarına veriyorlar…
İkinci gruptaki insanlar ise çoğunlukta. Bazıları tarihin
çöp sepetinde, ama genellikle kamufle olmayı başarıp yollarına devam ediyorlar.
Tüm bunları hatırlattığım, insanın zamanı geçtikten sonra da
hayırla anılması gerektiğini söylediğim bir kişinin verdiği cevap çok
manidardı;
“Böyle lafların hepsi boş. Geçip gidiyor her şey, önemli
olan bugün…”
Hüsnü Aşk’ın yazarı Şeyh Galip (1757-1799) ne güzel
söylemiş.
“Yek katre-i hünest, sad hezaran endişe.”
İnsan üç beş damla kan ve binbir endişedir!
Hepimiz özümüzün ne olduğunu, hangi gruba yakın veya tam
içinde yer aldığımızı gayet iyi biliyoruz. Şu ifadeler her şeyi anlatıyor;
“İnsan sevdiğinin ahlakı ile ahlaklanır. Bu sevenin elinde
değildir. Sevgi bunu gerektirir…”
Özümüzü ve hangi grupta olduğumuzu anlamak istiyorsak, kimi ve neyi sevdiğimize bakalım.
Yorumlar
İnsandaki iki temel yapıyı ne güzel özetlemişsiniz. Günümüzde, birinciler birer birer sistem dışında kalırken, ikinciler maskelerini çeşitlendirip yollarına güvenle devam etmekteler. İşin en acı tarafı, bu işleyişin, birincilerin yaşama sevincinden çaldığını, ikincilere refah, mutluluk ve gönül huzuru olarak sunmasıdır!