Kim Dost Kim Düşman

Sadece bizler değil, dünyadaki birçok toplum, kendisinden farklı düşünenleri, inananları tehlike olarak algılıyor. Hemen savunmasını alıyor. Günümüzde bu gard alma kültürü yaygınlaşıyor.

Bazı tabirler ile daha küçük yaşta kimin dost kimin düşman olduğu kulağımıza üflendi;

“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur.”

“Domuzdan post … dost olmaz.”

“… dölü.”

“Küfür tek milletir.” Müslüman olmayanların miras hukuku hakkında olan bu ayet-i kerime, Müslümanlar dışında herkesin kötü ve bize düşman olduğu şeklinde aklımıza nakşedilmiştir.

Daha onlarca örnek sayılabilir. Bizim dışımızdaki herkes bize düşmandır. Bu ülkede büyüyen herkes bu kültür ile kenarından köşesinden tanışmıştır.
Ama kazın ayağının öyle olmadığını diğer insanları tanıdığınızda anlıyorsunuz.
Bu dünyada insani değerlere haiz o kadar çok insan var ki. Ve millet, cins, ırk farklılığı olmadan… Düzgün insan, kibar kişi, değerli varlık… Daha ne diyelim.

Çok uzağa gitmeye gerek yok. Doğunun, Maveraünnehir’in, bu toprakların tasavvuf kültürü bu yaşadığımız facia dönemin ruh bozukluklarına reçeteleri vermiş;

“ Tevazu kendini başkalarından üstün görmemektir. Kendini İslam dışı kişilerden daha üstün bilen bir kimse, Allah-ü Teala’yı tanıyamaz.” Söyleyen İmam-ı Rabbani (1562-1624)! Oysa ben üstünüm demek, kibir günümüzde en şık elbise olmuş, kimse çıkarmaya yanaşmıyor.

“ Müslüman olmasa dahi kimsenin kalbini kırma. Kalp kırmak Allah-ü Teala’yı incitmek demektir.” Söyleyen Hoca Ahmet Yesevi (1093-1166)! Oysa küçük görmek, aşağılamak, tahkir etmek üstünlük sağlamak manasına geliyor günümüzde, herkes bu yolla en üstün olmak derdinde.

“Beni Adem aza-yı yek-digerend,
Ki der-aferineş zi-yek gevherend.
Çü uzvi be-derd avered ruzigar,
Diger uzvhara nemaned karar.
Tu ki ez mıhneti digeran bi gami,
Ne şayet ki namet nehened ademi.”

“ İnsanlar (Adem oğulları) bir beden ve her insan bu bedenin azası gibidir,
Çünkü insanların yaratılışları aynı cevherden gelmektedir.
Eğer günün birinde bedendeki bir organ hasta/rahatsız olursa;
Diğer organlarda bundan etkilenir, rahat kalmaz.
Eğer sen başkalarının gamından habersiz isen,
Seni “İnsan” olarak adlandırmak belki de yakışık almaz.”

Söyleyen Sadi Şirazi (1210-1292)! Oysa milyonlarca insan aç iken orucu yeme-içme şenliğine, gıda ticareti kapitalizmine dönüştürmekten, ibadeti şova, dini meseleleri gülme aracı haline getirmekten hiç utanmıyoruz.

Bir de Anadolu’dan örnek verelim;

“Ben insanların ayıplarını gören gözlerimi kör ettim. Sen de onlara benim gibi iyi gözle bak.” Söyleyen Mevlana Celaleddin-i Rumi (1207-1273). Oysa gözlerimiz kendimizi öne çıkarabilmek için, başkalarının hatalarını, açıklarını arıyor.


Bizden farklı olanlarda insan… Aralarındaki iyi kötü oranı bizimkisi ile aynı. İş onların gönlünü kazanmakta, korktukları Türk’e, burunlarını büktükleri Müslüman’a ısındırmakta, iyi örnek olmakta!

Geçen akşam Münih’ten dönerken yanıma İsrailli bir çift oturdu. Akıcı bir İngilizce ile İstanbul’a hayranlıklarını ifade ettiler. Hoş beşten sonra uçaktan inerken Arapça “Ramazanınız kutlu olsun” dediler. Ben de kendilerine Yahudi bayramının da yakın olması gerektiğini söyleyince, Tevrat’ın iniş günü olan Şavuot’un 30 Mayıs’a denk geldiğini söylediler. Karşılıklı tebrikleştik…


Ne diyelim; Bu güzel Ramazan ayında Allah insan sevgisini hepimizin gönlüne yerleştirsin…


Sadi'nin türbesindeki gibi güzellik ve sadelik lazım bizlere...

Yorumlar

Popüler Yayınlar