Toprak Post, Allah Dost.
Bu tabir üstat Necip Fazıl’ın az bilinen “Kafiyeler”
şiirinden;
İşte iz,
Geliniz.
Toprak post,
Allah dost.
Aslında bu şiirin önceki mısralarında günümüzdeki durumu çok
güzel anlatır;
Bir varmış,
Bir yokmuş.
Kararmış,
Ve kokmuş,
Dünyamız.
Rüyamız,
Kapkara.
Manzara:
Gebeler,
Döşeksiz.
Ebeler,
İsteksiz.
Kubbeler,
Desteksiz.
Habbeler,
Süreksiz.
Türbeler,
Meleksiz.
Tövbeler,
Gerçeksiz.
Cübbeler
Yüreksiz.
Cezbeler,
Şimşeksiz.
İzbeler,
Emeksiz.
Heybeler,
Ekmeksiz.
…
Dost karşılıksız sevilen şey demek. Günümüzde hepimiz akıllı
cep telefonlarımızı, tabletlerimizi ve bilgisayarlarımızı dost edindik.
Evolutionary biology (evrim biyolojisi) ile uğraşanlar, dostluğu herhalde
sosyolojik beynimizin gelişmesine bağlıyorlar, ama dostluk sadece insanlarda
olan bir şey. Siz hiç iki aslanın dost olduğunu gördünüz mü? Onların dostluğu
şimdiki insanlar gibi avı avlayana kadar, ama iş paylaşmaya gelince hır
çıkıyor. Futbol takımlarına bu kadar düşkünlük, karşılıksız sevgi/dostluk ihtiyacımızın
patolojik bir tezahürü olabilir mi?
Tüm ahlak sistemimiz, inanışımız, insanların birbiriyle
ilişkisi ve ideal toplum hayalleri sevgi ve dostluğa dayanıyor. Ama kâmil
insana evrimini tamamlayamamış kişiler için dostluk, menfaatlerine ulaşma aracı. O da ayıp mı emin değilim, çünkü menfaatinin peşinde koşmak çok
insani.
Dindar insanlarımız bile, dini Allah’a dostluk ve karşılıksız
sevgi diye değil de cennet, huri vs olarak değerlendiriyorlar. Günümüzün
popüler hocaları sevap sayıyorlar, hatta cep telefonlarında sevapmetre var!
İşin inceliğini kavramış büyük insanların tabiriyle dışı bazen modern ve asri,
ama içi kaba softa ve ham yobaz. Yani insanın gönlüne hitap etmesi gereken
duygular, bir damla gözyaşı bile gündelik kapitalizme esir düşmüş…
Anadolu’nun, Maveraünnehir’in ermiş insanları ve Yunus Emre bundan
neredeyse 800 yıl önce işin sırrını söylememişler mi?
Cennet cennet dedikleri,
Birkaç köşkle birkaç huri,
İsteyene ver anları,
Bana seni gerek seni.
Bir menfaat beklemeden sadece sevmek, bize kiminle dost
olduğumuzu gösterir. Bu yüzden sevdiğimiz insanı sınamak, bazı ortak
menfaatlerdeki tavırlarına bakmak lazım. Eğer o sınamalardan geçerse, daha
fazla sınamamak lazım. Bir sınamayı geçip, bir sonrakinde sınıfta kalmasın
diye. Çünkü insan her zaman istek ve arzularına set çekemeyebilir.
O zaman ne yapacağız? Dostumuzla birebir parasal ortaklık
yapmayacağız, mali ilişkiye girmeyeceğiz, iş ilişkisinde bulunmayacağız, bazen
uzak bazen de yakın duracağız, sadece muhabbet üzere bir arada olacağız.
Günümüzde sevgi, dostluk, arkadaşlık diye gördüklerimizin
neredeyse tamamı bir rüzgârla uçar gider, aynı tükürük ile yapıştırılmış bir kâğıt
parçası gibi. Bugün yanında görünenler yarın bir anda karşı tarafa geçerler.
Uçsun gitsinler, bir dost yeterli olmaz mı insana hayatı
boyunca!
Beraber çalıştığımız değerli arkadaşımızın babası bir sabah
aniden kalbine yenik düştü ve göçtü gitti. Arkadaşımız babasının çok yakın
zamanda en sevdiği arkadaşını kaybettiğini ve çok üzüldüğünü söylemişti. Hakiki
sevgi ve dostluk böyle bir şey. Allah dost acısı göstermesin.
İnsanoğlu inansın, inanmasın; Hz.Peygamberin ruhunu teslim
etmeden önceki son sözü, dostluğun ne demek olduğunu göstermesi açısından nihai
söz…
“Er Refik-ül Ala – Ey Yüce Dost”
İki yıldızın yakınlığı ve buluşması bize ne güzel bir dostluğu hatırlatıyor. Aynı göz göze bakar gibi...
Yorumlar