Fareler ve İnsanlar
Başlık John Steinbeck’in ünlü romanı “Of Mice and Man” gibi
oldu. İngilizce eğitim veren kolej ve Anadolu liselerinin klasik kitabıydı.
Bu başlığı atmamın nedeni, insanların farelere ne kadar
borçlu olduklarını anlatmak. İnsanoğlu zekasını kullanıp farenin DNA’sını
çözmüş. Bu DNA ile istediği gibi oynayabilmenin önünü de açmış. ABD’de iki
büyük firma var, Charles River laboratories ve Harlan. Her ikisi de ciddi cirolar (100 milyon dolarlar) yapan büyük firmalar. Bu iki firmaya
istediğiniz renkte, istediğiniz ağırlıkta ve istediğiniz gen zincirine sahip
bir fareyi ısmarlıyorsunuz, parasını ödüyorsunuz kısa süre sonra kapınıza
geliyor. En sık kullanılan fareler BALB-c ve C57BL-6. Star Wars’taki 3PO gibi…
İlki albino, bembeyaz, diğeri ise Black-6, yani simsiyah.
Birbirinin tam tersi genetiğe sahipler. Normal bir fare 30-40 gram.
Birçoğumuzun Mickey Mouse çizgi filminden ibaret olan fare kültürü, sağlık
alanında araştırmalar yapan bilim insanları için çok daha ileri bir aşamada.
Fareyi okşarsınız, iğne yaparsınız, ameliyat edersiniz, uyutursunuz ve maalesef
bazen canına kıyarsınız…
Genetiği değiştirilmemiş bir fare 25 dolar iken, çok
özellikli gen eksiklikleri olan farelerin fiyatları 1000 dolara kadar çıkabiliyor.
Hele bir nude (çıplak) fare var ki, insanoğlunun
acımasızlığını gösteriyor… Zavallı hayvanı tüysüz hale getirmişiz, yaşlı
olanları korku filminden çıkmış canavarlar gibi oluyor.
Boston’daki tecrübem sırasında ameliyatın yanı sıra
farelerle de çalıştım. Hem de BALB-c ve C57BL6 olanlarla. Birisinin soluk
borusundan parça alıp diğerinin karnına yerleştiriyordum. Ayrıca özel bir geni
(interferon gamma) olmayan farelere de aynı şeyi yaparak, insanlarda akciğer
nakli sonrası doku reddini araştırıyordum. Yani fareden yola çıkarak insanda
akciğer nakli sonrası ret cevabının mekanizmasını bulmaya çalışıyorduk. Bu
yaptığım çalışma daha sonra iyi bir dergide yayınlandı, hatta doçentliğim için
ana yayınım oldu.
Fareleri acı çektirmeden öldürüyorduk. Bir torbanın içine
koyuyor ve karbondioksit veriyorduk. Zavallı hayvan 1-2 dakika için bilinç
bulanıklığını takiben ölüyordu. İnsanlar karbon dioksit yükselmesi ile
hayatlarını kaybettiklerinde mutlu bir şekilde öldükleri ve güzel rüyalar
gördükleri söylenir… İnşallah kendimizi avutmuyoruz!
Yine birçoğumuz fare ile sıçanı ayırt edemez. Sıçan çok daha
büyük ve sevimsiz sayılabilecek bir hayvandır. En sık kullanılan türü ise
Sprague-Dawley sıçanlardır. Mehmet Öz’ün laboratuarında çalışırken sıçanları
uyutup, solunum makinesine bağlayıp, göğüs kafeslerini açıp, kalpleri halen
atarken, akciğere giden ana artere ve sol kulakçığa mikro basınçölçer
yerleştiriyor, penis toplar damarlarından sarmısaktan elde edilen Allicin adlı maddeyi
veriyor ve akciğer damarlarında oluşan kasılmanın azalıp azalmadığını çalışıyordum.
Sıçanların tek akciğerlerini aldık, onları yaşattık. Yemek
borusu kanseri modeli geliştirmeye çalıştık… 1000’e yakın fare ve sıçanın
kanına girmişimdir. Allah affetsin.
Bu hayvanlar sayesinde insanoğlunun vücudunda olan birçok
fizyolojik mekanizmanın, ilaç etkilerinin ayrıntıları aydınlatılmıştır. Yani
insanoğlu tiksindiği fare ve sıçanlara çok ama çok şey borçludur.
Bahsettiğim genetiği oynanmış fare ve sıçan üretimi
ülkemizde hala çok sınırlı. Özellikli bir araştırma yapmak istediğinizde
fareniz ABD’den geliyor, parasını da tıkır tıkır ödüyorsunuz…
Gelişmişlik; etkileyici konuşmak değil, insana, doğaya ve görünen-görünmeyen her şeye derinlemesine bakabilmek, üretmek, yeniliklerin önünü açmak ve alt tarafı fare denilen hayvan üzerinde yaptıklarınla bunu gösterebilmek demek.
Çıplak bir fare. Zavallı hayvan doğada olsa yaşaması imkansız...
Bence en sevimlisi, simsiyah bir fare. Çizgi filmden çıkmış gibi...
Bembeyaz bir BALB-c, bakışlara bakar mısınız?
Sıçanda bazen sevimli oluyor... Ama fare ile boy ölçüşemez.
Yorumlar