Trajikomik Hikayeler
İnsan ile bu kadar temas eden bir mesleğe mensup olunca,
arada sırada trajikomik olaylarla karşılaşıyorsunuz. Hayat boyu unutmayacağınız
türden hatıralar. Cerrah Çelebi ünvanlı Tarık Minkari (1925-2010) hoca bu
konularda birçok kitap yazmıştır. Ama son kitabının başlığı “Mizah Zekânın
Zekatıdır” olunca hocayı anmadan olmaz. Bir çok hastası ile ilgili ilginç
hikâyelerini paylaşan ve zamanının çok ötesinde bir zeka olan değerli hocayı
rahmetle anıyorum.
Paylaşmak istediğim olaylar bizlerin günlük hercümerç
içerisinde yüzümüzü güldüren, bazen de düşündüren, olayların anlamını
sorgulamamıza yol açan hadiseler.
6 önceydi sanırım. Pendik bölgesi suç oranının yüksek olduğu
yerlerden biri olunca, cinayet, yaralama hiç eksik olmuyor. Gazete ve
televizyon haberlerine yansıyan bu olayda ibretlik bir olaydı…
Yine bir kadın cinayeti teşebbüsü. Adam üç çocuğunun annesi
karısını öldürmek istiyor ve yolda önünü kesiyor. Tabancayı eşine doğrultuyor
ve galiba 2 el ateşliyor. Kadının göğüs bölgesine isabet ettiriyor. Kadıncağız
biraz sendeledikten sonra öksürüyor ve ağzından avucunun içine biraz kanla
beraber kurşunu çıkarıyor. Bunu gören eşi bir an şoke oluyor. Bunun büyü
olduğunu sanıyor ve karısını öyle bırakıp kaçıyor. Daha sonra bir geçiş
köprüsünün üzerinde başına ateş ederek intihar ediyor. Kadıncağızı hastaneye
getirdiklerinde genel durumunun gayet iyi olduğu hafif bir cilt altı amfizemi
(doku içerisinde hava) olduğu görülüyor. Önce göğüs boşluğuna tüp yerleştiriliyor,
sonra ameliyatta kurşunun hiçbir damara değmeden başka bir yeri yaralamadan
soluk borusunun içine girdiği ve hastanın da bu kurşunu öksürerek çıkardığı
anlaşılıyor. Ameliyattan 6 gün sonra taburcu oluyor.
Kadıncağız hem organ kaybı yaşamıyor, hem de tabiri caizse potansiyel
katilinden kurtulmuş oluyor. Gel de kadere inanma…
İnsan hapşırdığına soluk borusu içerisindeki anlık hız uçak
hızına ulaşabiliyor. Yani 900 km/st…
Trakyalı bir hastam vardı… Tipik aksanıyla konuşan, sarışın,
mavi gözlü orta yaşlarda bir bey. Akalazya denilen yemek borusunun alt ucundaki
kas dokusunun fazla kasılması nedeniyle oluşan bir hastalığı vardı. Bu kas
dokusunu rahatlatmak için dışarıda bir merkezde balon ile genişletme yapılmış.
O esnada da yemek borusu alt ucunda yırtık oluşmuş. Bir doktor arkadaşım
arayarak hastayı refere etmek istedi. Sonuçta hastayı kabul ettik, sol göğüs
boşluğundan ameliyat yaparak hem yırtığı onardık, hem de akalazyayı tedavi
ettik. Ama akalazya hastalarında doku iyileşmesi kötüdür. Nitekim hastanın
küçük bir kaçağı oldu. Kaçak bir türlü
kapanmıyordu ve sonunda stent dediğimiz bir çeşit genişleyebilen yay
yerleştirerek deliği kapattık. Stentin en az 2-3 ay kalması gerektiğini bu
esnada yemek yiyebileceğini söyledik. Hasta taburcu oldu, bir ay sonraki
kontrolde her şey iyi görünüyordu. Kilo almaya başladı ve 2 ay sonra karın
ağrısı olduğunu söyleyerek tekrar kontrole gelmek istedi.
Aradan 3-5 gün geçmedi hasta kontrole geldi ve elinde bir
torba taşıyordu. Hocam benim karın ağrım geçti iyiyim dedikten sonra bir
peçeteye sarılmış torba içindeki cismi göstererek, geçen gün tuvaletimi
yaparken benden bu çıktı diyerek stenti (itinayla sarılmış ve temizlenmişti)
gösterdi…
Stent denilen yay yaklaşık 2,5 cm çapında ve 12 cm
uzunluğunda idi… Hani anakonda koca hayvanı yutuyor, sonra da sindiriyor. Bu da
onun gibi bir şey. Bu cesametteki bir cisim, midenin çıkışındaki 1 cm
genişliğindeki pilordan geçiyor, sonra 3-4 metre uzunluğundaki ve 2 cm
kalınlığındaki ince barsaktan ilerliyor, kalın barsak ile birleşme yerindeki
kapakçıktan geçiyor ve nispeten daha geniş (3-4 cm çap, otoyol gibi!!) 1,5 mlik
kalın barsaktan da ilerleyip makattan çıkıyor. Gel de hayran olma…
Hastaya cismi çöpe atabileceğini söyledik ve literatüre baktık.
Nadiren de olsa bu tip yayların makata kadar gittiği ve doğal yolla çıktığı
görülmüş…
İnsan vücudunun cilveleri ve kaderin kıvrımlı yollarını
tahmin etmek mümkün olmuyor ve kendini hikmetli kişi olarak adlandıran biz
hekimleri bile hayrete düşürüyor.
Tarık Minkari (1925-2010)
Yorumlar