Toprak Rengi
Kanser
insanı gün be gün eritir. Sonunda toprak rengi bir renk yüzünüze yansır, sanki
kaçınılmaz sonu hatırlatır gibi.
Muş’lu
bir hastam oldu. Muş Türkiye’nin en fakir ili. Gelen hastada bu fukaralığı
tamamen yansıtan birisiydi. Doğu bölgemizin %80’inin olduğu gibi yeşil kartlı.
50
yaşına varmamış, dokuz çocuklu, dağ gibi adam denir ya öyle. İnşaatlarda işçi
olarak çalıştığı için çok güçlü fiziğe sahip birisiydi. Çakır gözlü, kıvırcık
saçlı, sarışın bir adam. O taraflara Kafkaslardan göç olmuş yüzyılın başında ve
bölge halkıyla karışmışlar. Karısı 60 yaşında gibiydi, dokuz çocuktan sonra.
Yemek
borusu kanserine yakalanmış 1 yıl önce. O zaman ekonomik durumu kötü olduğu ve
istemediği için sadece kemoterapi ve radyoterapi uygulanmış. Hastalık ilk başta
gerilemiş, sonra aynı yerde tekrarlamış. Hastayı, artık tekrar kemoterapi ve
radyoterapi şansı olmadığı için ameliyat olmak üzere gönderdiler.
Değerlendirmemiz sonucunda hastalığın sadece göğüs boşluğu içerisinde ve
çıkarılabilir durumda olduğunu gördük.
Yemek
borusunu ve kanseri tamamen çıkardık. Lenf bezleri de temiz geldi. Ameliyat
sonrası ufak bir lenf kaçağı ve ses kısıklığına rağmen, hasta güçlü fiziğiyle
çabuk toparladı ve 10-15 gün içerisinde taburcu oldu.
İlk
6 ay her şey gayet iyi gitti. Rahat yiyip içiyor kilo alıyordu. Bir müddet
sonra göğüs ağrısı ve iştahsızlık olduğunu söyledi. Tomografi çektik, göğüs
duvarında kaburgaların arasındaki sinir ve lenf hattı boyunca kanser
tekrarlamıştı. Tekrarlama için çok nadir bir bölge.
İştahsızlık
bir kişinin sağlık durumu hakkında en duyarlı bilgilerden biridir. Bir kişi
iştahsızlığım var diyorsa ciddiye alınması ve araştırılması gerekir. İnsan
vücudunda bir enfeksiyon veya tümör olduğu durumlarda ilk bulgu iştahsızlık olabiliyor.
Adamcağız
yavaş yavaş erimeye başladı. Kanser hastalarında tümör vücudun tüm enerjisini
yemeye başlar. Ne yeseniz fayda etmez. Kalp ve akciğerlerde güçlü olunca ölüm
gecikir, eziyet artar.
4-5
ay boyunca bu eziyeti devam etti. Doğululara has o saygılı tavrı, emredersiniz
hocam deyişi, her seferinde Allah razı olsun deyip el öpmeye çalışması durumu
kötüleşmesine rağmen hiç değişmedi. Sonunda tam manasıyla bir deri bir kemik
kaldı. Yakınlarından birisi cep telefonumdan aradı, hastanın durumu çok kötü,
Muş’a götürmek istiyoruz diye…
Hastayı
bizim acile getirdiler. O dev gibi adamdan, sedye üzerinde çakır gözleriyle
bakan bir ceset kalmıştı. O haliyle doğrulup elimi öpmeye çalıştı. Muş’a uçakla
gitmek için benden doktor onayı istiyorlardı, ama hasta her an ölecek gibi
durumdayken uçağa kabul etmeyeceklerini, ben de hastanın uçakta ölme riskinin
sorumluluğunu alamayacağımı söyledim. Bunları odanın dışarısında konuşurken
içeriden hastanın sesi geldi yakınlarına. Bizden önce bir başka hastaneye
gitmişler, oradaki doktor hastanın yanında bu adam ceset alın götürün demiş
yakınlarına. Hastada beni alın götürün fazla uğraşmayın demeye çalışıyordu oğlu
ve akrabasına.
İki
gün sonra ölüm haberi geldi. Ölümünden bir hafta sonra oğlu aradı. Hocam babam
ölmeden önce;
“
Hocayı çok yorduk, hakkını helal etsin” diye söylemişti, onun için aradık dedi.
Hekimlere
hakkınızı helal edin diyen çok olur, ama bizler aslında görevimizi yapıyoruz ve
o hizmeti vermekle yükümlüyüz.
Yorumlar