Hayata Gülümseyip Geçelim.
Saçma sapan bir tartışma başladı. Dünya acaba Matrix
filmindeki gibi bir illüzyondan mı ibaret diye… Bunu ciddi ciddi tartışanlarda
var elbette.
Hani rüyada olup olmadığınızı anlamak için bir çimdik
atarlar ya, acımıyorsa rüyadasınız demektir. Acı, sevgi, ayrılık, ızdırap, kalp
atışınızın hızlanması, yavaşlaması varsa rüyada değilsiniz demektir. Gerçi
rüyada da insan gördüklerini çok gerçek yaşayıp, kan ter içerisinde uyanmıyor
değil.
Günlük koşuşturmalar içerisinde bana göre çok anlamlı haberler
kaybolup gidiyor.
İlki Ardahan’da bulunan Rus Askeri Mezarlığı ile ilgili olanıydı.
Mevtanın bir Rus yarbayına ait olduğu anlaşıldı. Hastalık nedeniyle vefat
etmiş, elbiselerini falan giydirip süsleyip defnetmişler. Ölüm tarihi 1894.
Mezarlığın olduğu bölgede belli ki toprak 1,5 metre yükselmiş. Tabut derin kazıda
ortaya çıktı. Tabi orada yaşayanlar, mezar üzerinde ev sahibi olduklarını
duyunca hafiften tırsmaya, her türlü garipliği öteki dünyanın faaliyetlerine
bağlamaya başlamışlar. Adamcağızın buruşmuş, çürümüş, korku filmlerinden çıkmış
gibi duran yüzü tüm haber sitelerinde mevcut. Daha birçok tabut varmış.
Ruslar 30 yılın üzerinde bir zaman Kars ve Ardahan’ı
yönetmişler. Bunun sonucu olarak alt yapıyı biraz değiştirmişler, geniş
caddeler, kaldırımlar vesaire vesaire. Ama özümüze dönmüşüz hızlı bir şekilde
hiç merak etmeyin!
İkincisi ise ABD’nin Missouri kentinde bir alanın üniversite
kampüsüne kazandırılması sırasında yaşandı. Yaklaşık 1000 dönümlük bir arazi
meğer eski bir akıl hastanesininmiş. Bu hastane 1850’lerden 1935’e kadar
faaliyet göstermiş ve ilk başta 700 hasta yatarken son yıllarında 5000’e yakın
hastası varmış. Nihayetinde bu hastanede vefat edenler oraya gömülüyorlarmış ve
toplam 7000 kişinin tabutuna ulaşılmış. Bildiğiniz akıl hastanesi mezarlığı…
Bizde de akıl hastanelerinde yatanlara kimse sahip çıkmazsa kişi ya kimsesizler
mezarlığına gömülür, ya da tıp fakültelerine kadavra olarak verilir. Bu
bahsettiğim eski uygulamalar, şimdilerde bu süreçlerinde bir yönetmeliği
vardır.
Sonuncusu ise yine Anadolu’nun bir kentinde ev yapmak için
yapılan kazı sırasında bir sakrofagus, yani anıt mezar bulunmuş. İlk
incelemeler mezarın Romalı bir generale ait olduğunu gösteriyormuş.
Bu haberler günlük, kimsenin okumaya dahi tenezzül etmediği
şeyler veya insanın yüzü nasıl korku filmlerindeki gibi oluyor diyerek düşünmeden
bakıp geçiyorsunuz.
Bir de böyle bakmak var;
İnsanın unutulması onu gören veya beraber anısı olan
kişilerinde göçmesi ile birlikte başlıyor. Yani sizi gören son kişilerde
(torunlarınız diyelim) ölünce artık gözden ırak olan gönülden de ırak olur sözü
yerini buluyor. Sıradan insanları 10-15 yıl, biraz önemli insanları 20-25 yıl,
çok önemli insanları 40-50 yıl, büyük kahramanları 100-150 yıl sonra doğru
düzgün kimse hatırlamıyor. Efsane insanların isimleri biraz daha kalıyor ama onlarda
çoğunlukla ya büyük devlet adamları, askerler, bilim insanları veya insanların
hayatında dramatik değişikliklere yol açmış kişiler…
Gerçekten ismi kalanlar ise insanlara gerçek yaşamın nasıl olması gerektiğini gösterenler ve onların duygularına hitap edenler.
Gerçekten ismi kalanlar ise insanlara gerçek yaşamın nasıl olması gerektiğini gösterenler ve onların duygularına hitap edenler.
Değerli bir bilim adamı hangi kategoridedir? Biraz önemli
ile çok önemli arasında herhalde… E en fazla 25-50 yıl arası… Şöyle İstanbul’un
büyük mezarlıklarına biraz dikkatli baktığınızda en güzel yerlerinde bazı
Ordinaryüs Profesör mezarlarını görürsünüz. Aynı branştaki üç beş kişi hariç, hemen
hiç kimsenin hatırlamayacağı kişiler…
Bu yazı hayatın önemsizliği, boş verelim her şeyi mesajı
içeren bir yazı değil. Bir gerçeklik üzerine.
Kendime ne önemli diye soruyorum;
Aslında neyi önemsersek o önemli… Ama önemsediklerimiz başkaları
için aynı öneme sahip mi? Hayır. Hayatta acı da var, güzellikte, zevk-ü sefada,
sevgide… İniş, çıkışlarda…
Bizim kültürümüz, Batı kültürü kadar hayata değer vermiyor. Bence
doğru da ediyor;
“Bu da geçer ya Hu!”
“Malda yalan mülkte yalan, gel biraz da sen oyalan!”
Kuran-ı Kerim’in Kasas suresi 88.ayeti çok etkileyicidir;
“O’nun varlığı hariç her şey yok olmaya mahkûmdur.”
İyi insan olmak, düzgün yaşamak, dürüst olmak ve yaşadığımız
dönemdeki insanlar üzerinde iyi bir iz bırakmak...
Bilgisayarda ve sanal ortamda ismim kalır diye ümit
ediyorsanız, her gün milyonlarca GB veri bir yerlere depolanıyor. Bir gün bir
hacker çıkar tüm veriler siliniverir; orada da yok oluruz merak etmeyin.
Bu haberleri gördükçe kendimi ve yapmak istediklerimi çok
önemsediğimi düşünüp gülümsüyorum. İçim farklı bir rahatlıyor. Herkese tavsiye
ederim.
Missouri Akıl hastanesinde bulunan tabutlar üzerinde çalışıyorlar.
Rus yarbayın tabutunun çıktığı dehliz. Üstünde neredeyse 1,5 metre daha toprak var...
Yorumlar