Bizim Nesil Maalesef Kalpten Gidecek

Darbe girişimi hepimizi derinden etkiledi. Akıl ve beden sağlığımızı da etkilediğine şüphe yok.
Köprünün kapatıldığı haberini takiben ne oluyor diye birbirimize sorarken Üsküdar rıhtımındaki askerlerin “Darbe oldu. Silahlı kuvvetler yönetime el koydu. Evinize gidin.” sözü bir anda bizi 1980 darbesinin anılarına götürdü. Evren’in TRT’den yaptığı o konuşmayı çok net hatırlıyorum.

“Kaybolan Devlet otoritesini tekrardan tesis etmek için vs vs…”

Genelde istirahat kalp hızım 55-60 arasındadır. Yavaş yavaş yükselmeye başladığını hissettim. Böyle bir girişimin Türkiye’de bir iç savaşı hedeflediği çok açıktı. Bir cinnet hali olsa gerek diye düşündüm.

Aklıma eşim, çocuklarımın geleceği ve Irak, Lübnan, Suriye ve Mısır’daki o karışıklık ve yıkım tabloları geldi…

Evimizin yakınındaki ATM’ler, benzin istasyonu kıyamet yeri gibiydi.

Nitekim gece yarısı hem Cumhurbaşkanımız, hem de Başbakanımız bunun bir kalkışma olduğunu ilan ettiler. Ve insanları meydanlara çağırdılar. Ardından TRT’de 80 model malum bildiri okundu. 50 yaş üzeri büyüklerimizin ilk tepkisi insanları sokağa çağırmanın çok yanlış olduğu idi. Çünkü öyle büyümüşler ve darbelerin sonuçlarını bilfiil yaşamışlardı. Oysa şimdiki Türkiye onların çocukluğundaki Türkiye’den çok farklıydı.

Saat 3’te Hastane müdüründen telefon aldım. “Acile yaralı akışı başladı, size ihtiyacımız olabilir hocam” diye… Orhanlı tarafından taranmış siviller getiriliyordu. Arabaya binip yola çıktım. E5’e çıktığımda Pendik yönünde yolun tamamen kapatılmış olduğunu gördüm. Ama polis mi, asker mi belli değildi. Hastaneye ulaşamayacağımı anlayınca tekrar aradım. Bir başka cerrah arkadaşımızın hastanede olması nedeniyle ihtiyaç kalmadığını söyleyince eve döndüm.

Gece 4’e doğru CNN Türk, 5’te ise Digitürk yayınları kapandığında acaba darbe başarılı mı oluyor diye düşünmedim değil. 5’te biraz uyumak için uzandığımda kalp hızım 100’e varmıştı. 5-10 dakika sonra alçak uçan F16 üzerimizden tüm korkunçluğunu kusarak geçti. İstanbul bombalanıyor zannettim.

Günün yorgunluğundan sızmışım.


Stres ve kalp hastalığı arasındaki ilişkinin ne olduğu belli değil. Ama akut stres adrenalin salgılanmasına neden oluyor. Bu da kalp hızını arttırıyor, nefes alıp vermeyi sıklaştırıyor, tansiyonu yükseltiyor. Ve insanlar yaşadığı stres dolayısıyla çok farklı hareketler yapabiliyorlar;

Devamlı bir şeyler yemek istiyorlar,

Hızlı bir şekilde yemek yiyip, konuşuyorlar,

Kahve, içki veya sigaraya sarılıyorlar,

Yerlerinde duramıyorlar (burada beni tariflemiş),

Felç olup yerinden kalkamıyorlar,

Az veya fazla uyumaya başlıyorlar,

Bir sürü şeyi aynı anda yapmaya çalışıyorlar. 


Son 20 yılda siyasi cinayetleri, 28 Şubat 1997 müdahalesini, Ağustos 1999 depremini, 2001 ağır ekonomik krizi, 2007 e-muhtırasını, maden facialarını, Terör hadiselerini, canlı bombaları ve geçen hafta tüm bu tecrübelerin kaldırılması en zor olanını, yani vatan hainliğini yaşadık.

Tüm bunlar 2-4 mm kalınlığındaki koroner arterlerimizin duvarına basınç olarak geri döndü. Bu kadar stresi kaldırabilir mi o küçücük damarlar bilemem.


Ama hayıflanıyorum.

Bir yiğit çıkıp ölümü pahasına alnından vurmuş darbeciyi…

50 polisimiz, 200 vatandaşımız kurşunların, bombaların kurbanı olup şehit olmuşlar. Kendilerini tankların önüne atmışlar. 2000 kişi yaralanmış.

Hani Braveheart filminde güçlü İngiliz ordusu karşısında korkan İskoçları cesaretlendirmek için yapılan o konuşmada söylendiği gibi;

“… Savaşır ve ölebilirsiniz. Kaçarsınız ve yaşarsınız. En azından bir süre için. Bundan yıllar sonra yataklarınızda ölürken, bir kez olsun tekrar bugüne geri dönüp düşmanlarınızın yüzüne ‘Yaşamlarımızı alabilirsiniz ama özgürlüğümüzü asla!’ diye haykırmak için; bugünden o güne kadar yaşadığınız tüm günleri vermez miydiniz?”

Maalesef bizim neslin çoğu o gecenin gazi veya şehitlerinden olamadı, kalpten gitmeyi tercih ettiler.



Niğde'den bir yiğit çıkar. Bu korkusuz ve vatansever şehidi gördüğümde aklıma Nihal Atsız'ın "Bozkurtların Ölümü" kitabının sonundaki "Türklerin Türküsü" şiirinin son kıtası aklıma geldi.
"Delinse yer, çökse gök, yansa, kül olsa dört yan,
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan,
Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan,
Ölümle eğlenen tunç yürekli Türkleriz."

Yorumlar

Popüler Yayınlar