Gönül İzi Neşter Yarası
Meslekler
insanın varoluş serüveninde en belirleyici aşamalardan biri. Doktor olmayı
seçerken klasik söylemlerdeki gibi herkese yardımcı olmayı, bir Polyanna olmayı
hayal etmiyordum. Para kazanmaktan ibaret bir hedefim de yoktu. Bizi çarkının
içinde öğüten eğitim sisteminde, hekimliğin karakterime uygun bir meslek
olabileceğini zaman içerisinde ve biraz da tesadüfen öğrendim. Sonuçta
üniversite sınavında bir üst tercihim endüstri mühendisliği, bir alt tercihim
ise gemi inşa mühendisliğiydi. Şansa aradan hekimlik çıktı. İyi ki çıkmış…
Fakülte
yıllarımdan beri düşüncelerimi yazarak ifade etmekten hoşlanırım. Şiir,
absürt bir deneme, fikir yazıları şeklinde olan ilk arayışlarımı büyük bir
sabırla dinleyen, sıkıldığını dahi ifade etmeyip, yazmamı teşvik eden Sevgili
abim Kemal Sayar her zaman "Neler yazıyorsun?" diyerek beni teşvik
etmekten geri durmamıştır. Onun sayesinde tüm bunları yazıya dökme cesareti
buldum.
Başımdan geçenleri yazmaya, yaklaşık dört yıl önce hasta viziti yaparken, asistanlarımızdan
birisinin “Hasan abi, siz hastaları hiç unutmuyorsunuz, bu anlattıklarınızı
yazmak lazım” sözü ile başladım. İlk 10 hasta hikâyesini yemek borusu kanseri
nedeniyle ameliyat ettiğim, hasta hekim ilişkisinden öte dost olduğumuz Murat
Tarık Öcal’a gösterdim. Tarık abi, eski tüfek 68 kuşağı, “Bir Avuç Cennet”
filmi ile Altın Portakal kazanmış bir müzisyendi. Benim gösterdiklerim hoşuna
gitmiş, annesi ile paylaşmış. Kontrol için muayeneye geldiğinde “Abi annem
yazdıklarına bayıldı, mahalledeki komşulara da göstermiş, şimdiden bir hayran
kitlen oluştu” diye takılmaya başladı. Ameliyattan sonra yaklaşık dört yıl
yaşadı ve yemek borusu kanserinden sonra gelişen ikinci bir akciğer kanseri
nedeniyle hayatını kaybetti. Kendisine kalan hikâyeleri de yazıp tamamlamam
konusunda beni teşvik ettiği için minnettarım. Allah rahmet eylesin.
Hala
mesleğimin gençlik yıllarında (şaka bir yana 20 yıllık hekimim) sayılmama rağmen bir hekim olarak birçok olaya şahit
oldum. Bu olayların bazısı gündelik, bazısı ise hayatta bir kez
karşılaşabileceğiniz türden.
Hasta
veya hasta yakını olmak ayrı bir ruh haleti… İnsanın öncelikleri, düşünme
biçimi, kaygıları tamamen değişiyor. Bu değişikliği çok dirayetle karşılayanlar
olduğu gibi, tamamen kendini kaybedenlerle de karşılaşıyorsunuz. Ama ne olursa
olsun, hekim olarak onları en makul duruma çekebilmek bizlerin mahareti. Emin
olun, doktorlar arasında da kendini kaybedenlerin oranı toplum içindekinden hiç
farklı değil.
Bu blogda yaşadıklarımı, bana dokunanları yazacağım.
Yorumlar